Mehmet Akif ERSOY
Eserlerinin beğenilmesi onu çok utandırır, başka yöne bakmasına neden olurdu. Mithat Cemal, Akif ’le ilgili bir tespitinde şunları söylemiştir: “Dalkavukluk etmeyen adam gördüm; fakat dalkavukluktan hoşlanmayan adam görmedim. Bunun bir müstesnası vardır: Akif.”
Şair olmasının yanı sıra asıl mesleği veterinerliktir. Akif ’in beş çocuğu vardır. Ancak mektep arkadaşının vefat etmesi üzerine ölmeden önce ona verdiği sözü tutarak arkadaşının üç çocuğuna da kendisi bakmıştır. 18 yaşındaki Mithat Cemal, Akif ’le yürürken bir şiirini okumuş. Uzun bir sessizlik olmuş. Akif , şiiri tekrar okumasını istemiş, Mithat Cemal tekrarlamış. Bu esnada Mithat Cemal sormuş; “Neden şiirlerinizi kitaplaştırmıyorsunuz?” Akif ’in cevabındaki nezâkete dikkat edin: “Ben şiirlerimi ne diye bastırırım? Siz bu yaşınızda benden güzel yazıyorsunuz!” Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki Mısır Apartmanı’nda vefat eden Akif ’in mezarı Edirnekapı Şehitliği’ndedir.
Rasim ÖZDENÖREN
Henüz lise çağında bir delikanlıyken öyküler yazmaya başlar ve dergilere göndermeye karar verir. Mektup zarfına öyküsünü yerleştirdikten sonra üzerine sadece ismini yazar: Rasim Özdenören. Okul ve ev adresini gizler. Okuyanların zarfın üzerinde iki adresten birini görünce, “Daha lise birinci sınıfta” ya da “Kahramanmaraş Uzunoluk Caddesi’nde oturuyor, her tarafı yazı olsa ne çıkar” diyerek öykülerini değerlendirmeden yırtıp atmasından korkar. İlk öyküsü olan “Akarsu”, 1957’de Varlık dergisi Ocak sayısında yayınlanır. Rasim Özdenören, okurun kapısını 1967’de ilk defa bir öykü kitabı ile çalar: Hastalar ve Işıklar. Geçen elli yılı aşkın sürede Özdenören, külliyatına on öykü kitabı sığdırmakla kalmadı, bir roman ve yirmi iki deneme kitabı kaleme aldı. Hakkında tezler, özel sayılar ve armağan kitaplar yayımlandı. Değeri gün geçtikçe daha iyi anlanmaktadır.